1987 Mayısı, İzmir’de güneşli bir gün; muayenehanemin kapısı çalınıyor. Kapı açılınca, gelen birden bağırmaya başlıyor: “Umut göründü, mavi göründü, ey dişlerim, korkmayın gayri!” Neler olup bittiğini anlamak için Oğuz Tansel okumuş olmak gerek elbet. Tansel, dişlerinin tedavisi için uzun süre gelip gidiyor, her gelişi bir düğün… Hemen arkasından başka hasta alıyorum diye, güceniyor bana. “Onca yolu sadece diş yaptırmaya gelmedik herhalde, sözü çağıldatmak yok mu, anlat bakalım mavi kız…” Sonraları, onun geleceği günler azaltıyorum hastaları. Biliyorum ki “demli, mavi çay” içmezse olmaz, biliyorum ki muayenehanede sigara içmesine sesimi çıkar(a)madığım tek “hasta” o; biliyorum ki en mavisinden söyleşmek ister. Anılar anlatmakla bitmez, biz yolumuza koyulalım yavaş yavaş, “Tıka basa mavi doldurdum içime” diyen ustanın yaşamı ve yapıtlarından kısa bir gezinti olsun bu yazı… 1915’te Batı Toruslar’ın (Oğuz Tansel’in “Türkçe’de birden çok heceli sözcüklerde arka arkaya “o” ünlüsü gelmez. Bu nedenle halk dilinde Toros özel adı Torus söylenerek Türkçeleşmiş olur” açıklaması vardır) Meyre köyünde doğan Tansel, ilkokulu köyünde, ortaokulu İstanbul Davutpaşa Ortaokulu’nda, liseyi ise Pertevniyal’de okudu. Edebiyat Fakültesi’nde gördüğü öğrenimin ardından (1938), 1969 yılına kadar sürecek olan öğretmenlik yılları başladı. İlk şiirleri 1937’de “Servet-i Fünûn” ve “Varlık” dergilerinde yayımlandı. Pertev Naili Boratav’ın öğrencisi oldu. Masallar derledi. 1942-46 yılları arasında Amasya’dan derlediği masallardan bir bölümü Boratav ve Prof. Eberhart’ın hazırladığı Türk Masal Kataloğu’nda yer aldı. Derlediği masallarda, yazdığı şiirlerde, Metin Eloğlu ile birlikte hazırladıkları “Bektaşi Dedikleri” adını taşıyan kitabında Türkçe’nin varsıllığını gösterdi. 1977’de Türk Dil Kurumu Çocuk Yazın Ödülü’nü kazandı. Tansel’in yapıtları İngilizce, Fransızca, Almanca ile Danimarka ve Kore dillerine çevrildi. Şiirlerinde olduğu kadar masallarında da sözcük ekonomisine ve matematiğe dayalı, titiz dil işçiliği görülen Oğuz Tansel, ardında on kitap bırakarak 1994’te aramızdan ayrıldı.
Konya’dan yaptığı masal derlemeleri halkbilim ve Türk masal yazını açısından çok değerlidir. Halkbilim araştırmalarını yapıtlarına yansıtmış bir Cumhuriyet aydını Oğuz Tansel. Çocuklar için derlediği masallarda ışığı, iyilikleri, güzellikleri imledi sözcüklerin aynasından. Türkçe’nin arı, duru akan ırmağından besledi kendini ve okurunu. Türkçe ona kol kanat gerdi o da Türkçe’ye…
1940 kuşağının kendine özgü sesi Oğuz Tansel’in yüreği “sevi” doludur, “mavi” doludur, çocuklar için yazdıklarına bu “sevi”yi ve “mavi”yi yansıtır. Masallarına başlarken ‘ilksiz mavi urunda, mavi vaktin birinde’ sözlerini kullanır. Mavi alışıldık anlamlarının yanı sıra bir dönüşümün de muştusu olur Tansel yapıtlarında. Örneğin Mavi Gelin isimli masalında; “mavi urunda günler ayları kovalıyor, üç ak güvercin mavi gökten süzülüp iniyor, mavi oğlanla mavi gelin” sonunda kavuşuyor. Konuşan Balıkla Yalnız Kız masalı bakın nasıl başlıyor: “İlksiz mavi urunda, masmaviliğin ortasında, mavi yılların birinde, bir güneş ülkesi vardı”. Bu masalda sözü geçen “mavi saçlı, mavi bıyıklı, balık dili konuşan” adam, Tansel’in kendisinden başkası değildir.
Oğuz Tansel, dilinin mayasını Anadolu’dan alır. Üç Peri Kızı adlı masalda bir kilimin nakışlarına öylesine derinlikli anlatır ki, hayran olursunuz: “Karagündüzlü, benlikara, çakmaklı, eliböğründe, dallıayak, gönlüorta, parmaklı, kocaoya, aylıgülizar, seviçengeli, toramanlı, kurtizi adındaki bütün örnekler bu kilimde konuşuyordu.” Bugün “yoğunbakım”a aldığımız nice sözcük onun yapıtlarında sağlıkla soluk alıp verir. Bütün yapıtlarını taramak ve bu alanda derinlikli çalışma yapmak gerekir. Dilinin genç araştırmacılarca büyüteç altına alınması gerekliliğini söyleyerek, onun sürekli kullandığı sözcüklerden bazılarını aktarmakla yetineceğim: Korkalamak, giyit, yontu, sakırga, us, esenlik, kındam, sur, uruk, iye, tez, zeyrek, esenek, tozak, sayrı, eneze, duyarga, sevi, ınlanmak, ırlamak, nen. Oğuz Tansel, yapıtlarında özgünlük alanları yaratan bir dil işçisidir. Sıra dışı söylemleri Türkçemizde birer elmas gibi parlar.
1997’de Türk Dil Kurumu ödülü alan Al’lı İle Fırfırı 100 Temel Eser arasına, nasıl olmuşsa, alınmış! Al’lı İle Fırfırı, Elips Kitap tarafından yeniden iki cilt olarak basıldı.Oğuz Tansel’in yazdığı eski önsöz aynen korunmuş. Yeni basımın önsözünü ise kızı Prof. Dr. Aysıt Tansel yazmış. Aysıt Tansel diyor ki; “Her yaşımızda ana-babamızın kitaplığındaki ilgi duyduğumuz her kitabı karıştırdık, sıkılıncaya dek okuduk. Eğer sıkılıp kitabı bırakmışsak, eksiklik bizde değildi… Babamız öyle söylerdi.” Kitapların Yaz Yayınları’ndan yapılan basımlarına Al’lı İle Fırfırı alt başlık olarak kullanılmıştı. İlk cildin adı Çobanla Bey Kızı, ikinci cildin adı Konuşan Balıkla Yalnız Kız’dı. Oğuz Tansel’in masal çalışmalarıyla, kaynaklarıyla ilgili yazdığı kısa yazı iki kitabın da sonunda var. Orijinal kitaptaki Seniye Fenmen desenlerinin yeni baskıya alınmış olması iyi bir karar, ancak kapak için aynı şeyi söylemek zor! Cemil Eren, önemli bir ressam, ancak çocuk kitabı resimlemek farklı bir yaklaşımı da beraberinde getiriyor. Seksenli yıllardaki ve 2009’daki kapakları karşılaştırmak amacı ile birlikte veriyoruz. Siz karar verin, hangisi çocuk okurların hoşuna gidecek, çocukta sanatsal duyarlık oluşturacak türden? Ne dersiniz?
Balığı konuşturan, dağları öpen, uğrularla savaşan, dile duyarlı, insana duyarlı, arı Türkçe’ye bel bağlamış, araştırmacı, yazar, şair Oğuz Tansel’i mavilikle anıyorum.
Cumhuriyet Kitap (2009) Sayı: 1020 (3 Eylül) s. 24.