Oğuz Tansel’in şiiri yenilikçi şiirimizin içinde ayrıksı bir yer tutar. Sarıkız Yolu (1985) başlığını taşıyan toplu şiirleri baştan sona okunduğunda bu ayrıksılık hemen kendini belli eder. Başka türlü söylersek, Tansel’in şiiri “değişik” bir şiirdir.1930’ların sonlarına doğru yayımlanan ilk şiirlerinde bu özellik hemen ayırt edilebilir. Bu açıdan, 1940’larda etkin olan “Garip” anlayışının ve “toplumcu gerçekçiler” diye anılan şairler topluluğunun dışında kalan birkaç şairden biridir. Şöyle de denebilir: Tansel, buna karşılık toplumcu gerçekçidir; toplumsalcı dünya görüşü nedeniyle yergi ve alaysılama “Garip” şiirindekinden farklıdır. Nitekim, Metin Eloğlu ile birlikte şiirleştirdikleri Bektaşi fıkraları (Bektaşi Dedikleri) Tansel’in nasıl bir yergi ve alaysılama anlayışından yana olduğunu örnekler gibidir.
Tansel’in şiirinde başından beri doğa egemendir ve kırsal kesim insanının doğaya bakışı, deyim yerindeyse doğayı algılayışı söz konusudur. Bunun da kaynağı Tansel’in doğayla doğrudan ilişkisindendir, “köy çocuğu” olmasındadır. Tanpınar’dan ödünç alınan bir deyimle “doğa tiryakiliği” diyebileceğimiz bu özellik sonraki şiirlerinde neredeyse felsefî bir nitelik kazanır ve ana izlek olarak varlığını sürdürür.
Tansel’in şiiri halk şiirimizin çağdaş halkalarından biri olarak da değerlendirilebilir. Bütün şiir birikimimizin verimlerinden kotarılan çağcıl bir halk şiiri de diyebiliriz Tansel’in şiirine. Bütün bunlar Tansel’in şiirini değerlendirmede yine de yeterli değildir.
1953’te yayımlanan ilk kitabı Savrulmayı Bekleyen Harman’daki şiirlerde doğa ve emeğe saygı ağırlıktadır ama yine de bu şiirlerin temelinde ya da arka düzleminde kendini duyumsatan bir başka yönelim sezilir.
Söz konusu yönelim daha sonraki şiirlerde iyice kendini belli eder. Dağı Öpmeler (1999) adlı kitabındaki “Antalya Dolayları”, “Bilitis”, “Kındam”, “Diken Özlemli” bölümlerindeki şiirlerde halk şairlerimizin gözüyle seyredilen doğaya mitologya tutkusu eşlik eder. Mitologya ile harmanlanmış bu şiirlerde yalnızca doğa betimlemeleri yoktur; doğayı seven, doğayla barış içinde yaşamak isteyen, doğaya bir insanmış gibi davranan bireyin doğa anlayışı, bir doğa felsefesi vardır.
Daha da derine inildiğinde Tansel şiirinin temelinde ya da arka düzleminde Sümerlerden, Hititlerden gelen eskil Anadolu uygarlıklarının izleri olduğu, Anadolu halklarının birbirine ulanan, öncekinin sonrakini etkilediği uygarlıklarının yarattığı kültürün birikimi görülür. Üstelik komşu uygarlıkların Anadolu uygarlıklarına etkisiyle ortaya çıkan geniş bir kültür coğrafyası da söz konusudur bu şiirlerde. “Savrulmayı bekleyen bir kültür harmanı” gibi…
Tansel’in şiirinde Latin ve Yunan mitologyasının, söylencelerinin etkilerini de görebiliriz. “Destancı baba” Homeros’un, çobanıl şiirin ustası Vergilius’un soluğunu da bulabiliriz.
Ne var ki bütün bunlar bir etkilenme ya da öykünme şeklinde yansımaz şiirine. Tansel, az önce değindiğimiz gibi, Anadolu kültürünün, özellikle Anadolu halk kültürünün birikimini kendi süzgecinden geçirerek bir bileşime ulaşmıştır. Bir halk bilgesinin, bir kırsal kesim insanının doğasından kaynaklanan bir sezgiyle kurmuştur şiirini. Elbette bu şiirin iskeletini Tansel’in aydınca bakışı ve kültür birikimi, toplumsalcı dünya görüşü oluşturur.
Dağı Öpmeler’deki Antalya izlekli sekiz şiirde Bellerophon, Anphilos, Hektor, Troy gibi eskil Anadolu kültürlerinin adlarına rastlarız. Bu kültürlerin kalıtıyla iç içe geçmiş bizim kültür dünyamızdan adlara da rastlarız doğal olarak.
Fransız yazar Pierre Louÿs’nin yarattığı söylencesel Bilitis’le ilgili uzun şiiri yine aynı kitapta yer alır. Bu şiir bile Tansel’in çok yönlü bir edebiyat ve kültür birikimini gösterdiği kadar, Yunan mitologyası ve eskil Yunan şiiri konusundaki donanımının da bir kanıtıdır.
Bence Tansel’in en özgün yanı aynı kara parçasında boy atan eskil uygarlıkların şiiriyle halk şiirimizin bir bileşimini yapmış olmasıdır. Bu şiirde insancıllık, barışçılık, özgürlükçülük, toplumculuk damarları birleşip bir ana damar olarak kendini belli eder.
Ayrıca birçok şiirindeki masal tadının yine bir halk edebiyatı ürünü olan masallardan, Refik Durbaş’ın deyişiyle bir “Masalcı Baba” olmasından kaynaklandığını da unutmayalım.
Kaynakça:
Canberk, Eray (2011) “Oğuz Tansel Şiiri İçin Bir Yorum Denemesi,” Zakkum Çiçeği Tan Yerinde, Antalya: Suna-İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü.
Tansel, Oğuz (2011) Zakkum Çiçeği Tan Yerinde, Antalya: Suna-İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü.